Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YANLIŞ KÜLTÜRLEŞME

YANLIŞ KÜLTÜRLEŞME Mehmet AKCA 26/01/2018 Haydi gelin sizinle önce kendi kültürümüze bir göz atalım; Bizim özümüz kardeşlik ister, vicdanlı olmayı ister, dosta her zaman yardımcı olup onu kendi canından biriymiş gibi sahiplenmek ister. Peki günümüzde ne oldu da değiştik kimseyi umursamaz olduk, dostumuzun sıkıntısını umursamaz, sadece kendi çıkarlarımızı düşünür olduk? Çocuklarıma yanlış empoze edilen teknolojinin doğurduğu bu durum insanları birbirinden koparıp tamamen bencilliğe sürükledi. Yanlış durumlara özenir olduk, mesela müziklerimiz: Biz bağlama, kemençe, gibi kendi öz çalgılarımızı bir kenara atıp tamamen elektronik müziğe yöneldik, kendi  öz müziklerimizi dinleyenlere ise eski kafalı gözüyle bakıp aşağılar olduk. Kafeler mesela: Adını bilmediğimiz müzikler eşliğinde adını bilmediğimiz kahve çeşitleri içip kendimizi sosyal zannetmeye başladık, sonra çevremizdekileri kendi hayatımıza uydurmaya çalıştık uymayanları ise dışladık, ötekileştirdik.

SİNEMA VE SANAT TARİHİ İLİŞKİSİ

Resim
SİNEMA VE SANAT TARİHİ İLİŞKİSİ Çağrı BAKIRCI 26/01/2018 ''Bir yolculuğa çıkarayım seni dünyanın çevresinde ve geri getireyim. Ve gerek yok kımıldamana, yalnızca otur yeter. Şimdi bırak, zihnin yürüsün ve bırak bedenin konuşsun. Benim gözlerimden dünyayı göstereyim sana...''            Depeche Mode'un ''World In My Eyes'' şarkısının sözleriyle başlayan bir macera gibidir sinema ve sanat tarihi arasındaki ilişki… Sinema, sanatı ve sanat tarihini anlamaktan da ziyade yorumlama yolculuğudur bence. Kafanızda yola çıkacak bir ütopya yaratamasanız bile sanat tarihinde yaratılan sanat eserlerinin, geçmişteki dünyevi varlığını somut şekillerde yorumlayarak imgeselleştirebilirsiniz. Tam bu noktada, Sinema ve Sanat Tarihi'nin birleştiği alana Görsel Kültür diyebiliriz. Üç alanın da konusu gözle görülebilen ''her şey''dir. Sinema ve Sanat Tarihi, insanların fotoğrafik ve duyusal hafızasının, geçmişten günümüze kadar, düny

ÇIKMAZLIĞIM

ÇIKMAZLIĞIM Mehmet AKCA 02/05/2014 Bir seher yelinde uçup gitmek istiyorum dağlara, bir yaprak tanesi gibi savrulmak rüzgarda. Bir martı olmak istiyorum mesela, sığınacak limanım yok kanatlarım kırılır diye korkuyorum uçamıyorum. Çıplak ayaklarla ateşler üzerinde yürümek istiyorum acıdan bayılana dek. Sevdalanmak istiyorum mesela omzunda uyuyup dertlerimi unutmak. Prangalara vurulmuş gibi hissediyorum ayaklarımı ne bir adım ileri gidebiliyorum nede geri. Yutkunamıyorum, aldığım her nefes boğazımda kalıyor tıkanıyorum. Bir fidan olmak istiyorum tek amacı ve gayesi yaşamak olan sonbaharda uyuyan, ilk baharda uyanan, sonra bir korku sarıyor içimi acaba benden doğan mı doğrayacak bedeni mi? Çıkmazlardayım bu aralar engelleyemiyorum içine sürüklendiğim karanlığa daha fazla sürüklenmeyi. Birisi tutmalı elimden dur demeli bu gidişe nefesi ışığım olmalı uzaklaşmak yerine beraber aşmalı sorunları. Gidesim var o yüzden bu şehirden eskiden olsa dakika durmazdım fakat şimdi gideme

AVRUPA'DA KAROLENJ HANEDANLIĞI VE DÖNEM SANATI

Resim
AVRUPA'DA KAROLENJ HANEDANLIĞI VE DÖNEM SANATI Osman KELEŞ 25/01/2018 Kuzey Galya kökenli saray nazırlarından Charles Martel ve daha sonra oğlu Kısa Pepin Karolenj hanedanının ilk kralları olarak kabul edilmektedir. O dönemlerde Franklar, Merovenj Hanedanından gelen hükümdarlar tarafından yönetilmekteydiler. Karolenj hanedanı soyluları, prensliklerle mücadelede başarıya ulaşmış oldularsa da , Marovenj hanedanlığını yok etmeyi bir türlü başaramamışlardır. Bu sırada Papa, Pepin'in kral olmasının daha mantıklı olduğunu açıklamış; bununla beraber Papa, 751 yılında Pepin’i kutsamış ve Karolenj hanedanlığı böylelikle kurulmuştur. KAROLENJ SANATI Karolenj sanatı, saray ve çevresinde imparatorluğun desteğiyle dönemin önemli manastırlarında üretilmiştir.  Bu manastırlar  Fransa, Almanya, Avusturya, Flaman ve Kuzey İtalya ülkelerinde yer almakta olup sanat da  farklı bölgelerin ve farklı ustaların etkisi ile zenginleşmiştir. Karolenj İmparatorluğu dışından gelen Hibe

YERYÜZÜ KİLİSESİNDEN GÖKSEL KİLİSEYE

Resim
YERYÜZÜ KİLİSESİNDEN GÖKSEL KİLİSEYE Uğurcan KOŞDEMİR 24/01/2018 Avrupa’da, 1066 Norman İstilası’ndan itibaren bir mimari üslup meydana gelmeye başlamıştı. 1066’da İngiltere’yi istila eden Normanlar, Normandiya ve başka yerlerde geliştirmiş oldukları mimari üslubu da beraberlerinde getirmişlerdi.  Bu üslup, İngiltere’de Norman üslubu, Avrupa kıtasında ise Roman (Romanesk) üslubu adını almıştı. Bu mimari üslup fetihten sonraki bir yüzyıl boyunca gelişimini devam ettirdi ve böylece XII. yüzyıl ile birlikte Gotik mimarinin temellerini de hazırlamış oldu. Norman İstilası’ndan önceki kiliselerin günümüze ulaşmış örnekleri pek azdır. Bununla birlikte, Avrupa’da ilk kiliselerin, bazilikaların ve Romalıların mimari düzeni hala görülmekte idi. Plan genellikle aynıydı: Apsise götüren bir orta nef ve orta nefin iki yanında yer alan yan nefler. Bazı mimarlar bu basit planın üzerine oturttukları haç plan (transept) şemasını benimsemişlerdi. Böylelikle koro ve nefin